Rönesans'ta Bilim
RÖNESAS’TAN BİLİM DEVRİNE
A)RÖNESANS
Rönesans’ı ortaçağ ile yeniçağ arasında geçen bir yeniden canlanma dönemi olarak tanımlayabiliriz. Rönesans diğer bütün özellikleri bir yana ortaçağın kavramlarına ve yöntemlerine karşı bir başkaldırıydı. Ortaçağın karakteristik özellilerinden birisi yeniliklere karşı duyulan korkudur. Rönesans ise bu konuda daha hoşgörülü olmuştur. Her yenilik sorunlar yaratmış ancak insanların karşısına giderek artan bir sıklıkla çıkmaya başlayınca bunlara alışılmış ve yeniliklere karşı daha az güvensizlik duyulur olmuştur.sonunda insanlar yeniliklerden hoşlanmıştır.
Bilim alanında yapılan yenilikler bir devrim niteliği taşır. Rönesans döneminin bilim adamı yeni bir bakış değil,yeni bir oluşum koymuştur.
Bu yenilerin başında coğrafi keşifler gelmektedir. Bu keşifler Portekizli gemici Henry tarafından başlatılmış diğerleri tarafından devam ettirilmiştir: Bartholomeu(1488),Kolomb(1492),Vasco da Gama(1498),Amerigo Vespucci(1497-1504),Magellan(1519-1522). Rönesans coğrafi keşiflerinın gerçek anlama altın çağı olmuştur.
Bu dönem matematik alanında yeniliklerin ortaya çıktığı bir dönemdir.15. ve 16. yüzyıllarda özellikle cebir ve trigonometri alanlarında önemli çalışmalar yapılmıştır. Geliştirilen işlem simgeleri şu anda yazdığımıza benzer denklemlerin çıkmasına olanak vermiştir.
Bir diğer gelişme ise güneş merkezli dizgenin bu dönemde Copernicus tarafından ileri sürülmüş olmasıdır. Güneş yeniden evrenin merkezine konmuş, dünya bir gezegen konumuna indirgenmiştir. Copernicus tarafından önü açılan bu kuram Tycho Brahe’nin ilgisini çekmiştir. Yaptığı Batlamyus’un yermerkezli kuramı ile Copernicus’un güneş merkezli kuramını orta yerde buluşturan ve kaynaştıran bir kuramı benimsemiştir.
Okyanus aşırı topraklarda koloni kuranların amansız rekabeti denizciliği geliştirmiş ve yolculukların daha doğru rotalarda yapılmasına olanak tanıyıp tehlikeleri en aza indirmeye yarayacak fiziksel bilimlerin ilerlemesini desteklemiştir.
Rönesans’ın en büyük buluşu tipografya olmuştur. Baskı sanatının geliştirilmiş olmasının kültürün yayılmasında ve standartlaşmasında çok önemi vardır. El yazması eserler pek çok açıdan özgündür. Eklemelere ve çıkarmalara çok açıktır. Baskı teknolojisi ise tek seferde birbirinin aynı olan yüzlerce kopyanın yayınlanmasına olanak tanımıştır. Belli bir kitabın belli bir sayfasına atıfta bulunmak mümkün olmuştur. Tipografyanın bulunması aynı dönemde gravür sanatının da bulunması ile zenginleşmiştir. Ağaç ve bakır levha oymacılığı grafik alanında,matbaanın yazı alanında yaptığı katkının tam olarak aynısını yapmıştır.bu iki buluş bilginin gelişiminde çok büyük önem taşımaktadır. Baskı, temel alınabilecek matematiksel ve astronomik tabloların;gravür ise,bitkilerin hayvanların anatomik ya da cerrahi detaylarının ,kimyasal araçların kitaplara illütransyonlar olarak girmesine olanak sağlamıştır. Rönesans buluşlarıyla olduğu kadar bilgi stoklama ve ansiklopedi oluşturma açısından da gösterişli bir çağ olmuştur.
Leonardo da Vinci ve Andreas Vesalius ile yeni anatomiyi yaratmıştır. Leonardo insan vücudunun hemen hemen bütün organlarını incelemiş,titiz notlar almıştır.
BİLİMLER
Matematik
Bu dönemde Avrupa’da canlanan ticari ilişkiler çok sayıda ticari aritmetik kitabı yazılmasını sağladı. Yeni bir dünyanın açılması ticari matematiğe ilgiyi artırmıştı. İkinci derece denklemleri tamamıyla üçüncü derece denklemlerinin de bazı özel durumları koni kesitleri yardımıyla çözülmüştü.
Üçüncü ve dördüncü derece denklemlerin çözümü 16.yüzyılda İtalyan matematikçilerin en önemli başarısı olmuştur. Cardano bir denklemin kaç tane köke sahip olabileceği meselesini ele alarak üçüncü ve dördüncü derece denklemlerinin genel teorisini tartışmaya açmıştır. Bütün kökleri bulmak için sadece negatif sayılara değil kompleks sayılara da ihtiyaç olduğunu düşünmüş, kökler arasındaki ilişkileri ortaya koymuştur. Dördüncü derece denklemin çözümünü cebirsel formülle ifade etmek mümkün hale gelmiştir.
Yine bu dönem geometrisinde perspektif konusuyla ilgili çalışmaların ön plana geldiği görülmektedir Albert Dürer, Leonardo da Vinci’ye göre resim yapma bir bilimdir ve bütün bilimler gibi matematiğe dayanmak zorundadır. Çünkü matematiksel açıklamalar ve ispat yöntemini izlemeyen hiçbir araştırmaya bilim denemez. Rönesans döneminde sanat bir bilgi biçimi ve bilim olarak kabul edilmiştir. Uzayın yapını anlamak ve tabiatın bazı sınırlarını keşfetmek en büyük amaçtır.tabiatın araştırılmasının en etkili aracı da matematiktir.
Astronomi
Dünyaya ilişkin görüşler değişirken Copenicus, evren anlayışına yeni bir düzen getirdi. Dünya bu düzen içinde yeni bir yörüngeye oturmuş oldu. Copernicus Batlamyus’tan daha basit ve gök olaylarının hesabını veren güneşi merkeze alan bir sistemi kurmayı başardı.
Biyoloji ve Tıp
12. 13. ve 14. yüzyıllarda Arapçadan Latinceye çevrilen biyoloji ve tıp eserleri bu dallardaki mevcut bilginin batıya aktarılmasını sağlarken 15. yüzyıldaki keşif seyahatleri yeni bitki ve hayvan örtüsüyle karşılaşılmasına sebep olmuştur. 15. yüzyılda yazılan eserlerin bir kısmı o güne kadar bilinen hemen tüm hayvan ve bitkileri içeren ansiklopedik eserlerdir. Bu yüzyıldaki biyoloji eserleri genellikle resimlidir. Sanattaki hakim görüş doğayı mümkün olduğu kadar değişiklik yapmadan aksettirmektir(Naturalizm). Bunu yapabilmek için de genellikle sanatkarlar canlı üzerinde araştırmalar yapmışlardır.Örneğin Leonardo da Vinci canlıyı daha iyi tanıyabilmek için onun anatomik yapısını ayrıntılı bir şekilde incelemiştir.
B)BİLİMSEL DEVRİM VE AYDINLANMA ÇAĞI
Bilim Akademileri
17. yüzyılda bilimsel faaliyeti destekleyen kurumlardan biride bilim akademileridir. Bunlar bir taraftan üniversite faaliyetlerine destek olurken diğer taraftan çağın gereksinimlerine uygun şekilde bilim adamlarını desteklemişlerdir. Bunlardan erken tarihli olanlarından biri İtalya’da Floransa kentinde kurulan “Academia del Cimento”dur. 1657 yılında kurulan bu akademinin kurucuları arasında Galilei’nin iki öğrencisi Vivani ve Toriçelli de vardır.akademinin üyeleri arasında devrin seçkin bilim adamlarını görmek mümkündür. Bunlar arasında mekanist fizyolog Borelli, Danimarkalı anatomist ve jeolog Steno , embriyolog Redi ile astronom Dominico Cassini de bulunmaktadır. Bu bilim adamları sayısız deneyler yapmışlardır. Ancak bir süre sonra din adamları buranın sakıncalı faaliyetlerde bulunduğunu düşündüklerinden 1667’de kapatılmış ve yakalanan üyelerinden biri engizisyonda cezalandırılmıştır. Bu akademi bir çok bilimsel çalışmayı da desteklemişlerdir. Bunlar arasında Toriçelli’nin hava basıncıyla ilgili çalışmaları da önemli yer tutar.
17. yüzyılda kurulmuş olan akademilerden biri de “Royal Society”dir. Kraliyet akademisi diye adlandırabileceğimiz bu akademi doğayı incelemek ve bu alandaki çalışmaları desteklemek gayesiyle kurulmuş olup, ilkin gayrı resmi olarak Francis Bacon’un 1645’deki deneylerini desteklemekle işe başlamıştır. Bu akademide hemen her alanda çalışmalarını yürütmüş olduğu görülür. Bu kuruma üye olmak bir ayrıcalık olarak nitelendirilmiştir.
Bilimsel Yöntem Konusundaki Araştırmalar
Francis Bacon: Bacon (1561-1626),bilimin önemini ve insanlığın refahı yönünden vaad ettiği olanakları ilk kavrayan düşünürlerden birisidir. Onun asıl ilgisi bilimi anlamak, bilgi elde etmeninin doğru ve etkili yolunu kesin bir biçimde ortaya çıkarmaktır.ona göre doğanın gizemlerini çözmek ve kanunlarını keşfetmek insanlığın refahı ve ilerlemesi için gereklidir. Bacon’a göre bugüne kadar insanın doğa karşısında çaresiz ve zavallı duruma düşmesinin nedeni ne insan aklının yetersizliği ne de doğanın anlaşılmayacak kadar karmaşık olmasıdır. Neden yalnızca yanlış bir yöntemin kullanılmasıdır.
Descartes: Modern felsefenin ve analitik geometrinin kurucusu olan Descartes (1596-1650)için de Bacon da olduğu gibi amaç doğayı egemenlik altına almaktır. Çünkü insan ancak o zaman mutlu olabilir.doğa skolastiğin sağladığı bilgilerle egemenlik altına alınamaz. Böylece Descartes’inde skolastiğin insanı yanlışa götürdüğünü düşündüğü anlaşılmaktadır. Ona göre bunun iki nedeni vardır:
- Skolastiğin kavramları açık ve seçik değildir.
- Bu yöntem doğru bilgi etmeye uygun değildir.
Descartes’e göre insanların yanlışa düşmelerinin tek nedeninin doğru bir yönteme doğru yönteme sahip olmamaları sonucunu çıkarır.

Blaise Pascal:küçük yaşta kendini gösteren dehalardandır.henüz on iki yaşındayken hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde daireler ve eşkenar üçgenler çizmeye başlayıp bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu kendi kendisine bulmuştur.